Modayı seviyor, Milano’da yaşıyor, genç, çalışkan, hatta sinema yıldızı olabilecek kadar da yakışıklı! Buraya kadar herşey normal, tabii onu Dsquared² serüvenine taşıyan beklenmedik tesadüfler ve iş hayatındaki hızlı tırmanışı dışında. Dsquared² Pazarlama Müdürü Rasim Ayerden moda ve kendisiyle ilgili sorularımızı Default Magazine için yanıtladı.
2006 yılında Milano’ya Bocconi Üniversitesi’ne exchange öğrencisi olarak gelmiştim. Yani aslında Milano’da geçici bir dönem kalmayı düşünüyordum. Kısa süre içerisinde bulunduğum ortamlar ve tanıştığım insanlar doğrultusunda moda sektörüne yöneldim. Okuduğum bölüm (International Economics and Management) zaten bu sektöre oldukça yatkındı. Sonuç olarak exchange programının birinci döneminin sonunda, Dsquared² tasarımcıları Dean ve Dan Caten’den iş teklifi aldım. Böylece 2007 yılının ocak ayında Dsquared² maceram başlamış oldu ve halen devam ediyor.
Dsquared² gibi dünyaca ünlü bir markada çalışmak hayatınızda neleri değiştirdi?
Öncelikle yaşadığım yer değişti. Milano’ya gelirken yerleşeceğimi düşünmüyordum. Bu yüzden burda kalmak benim için büyük bir sürpriz oldu, tabii bu kararı almak da… 4 senelik Dsquared² deneyimimdeyse, kişisel ve kültürel anlamda çok değişik bir vizyon sahibi oldum diyebilirim. 2007 yılında Pazarlama Asistanı olarak başladığım Dsquared² Milano ofisinde, 2010 mayıs ayından beri Web Pazarlama Müdürü olarak devam ediyorum. 2009 yılında Dsquared² online mağazasını açtık. O tarihten beri markanın tüm reklam, operasyon ve pazarlama faaliyetleri kararlarını tek başıma alıyorum. Şu an için online mecramızla (www.dsquared2.com) 31 pazarda hizmet veriyoruz ki bunların içinde Türkiye de yer alıyor. Kısa sürede bu kadar ilerleme nedenimse, yaptığım işi çok sevmem ve pazarlama anlamında farklı bir vizyon getirebileceğime inanıyor olmam sanırım.
Bildiğiniz gibi moda dünyasının içindeyseniz ilkbahar aylarında sizin için kış çoktan gelmiş demektir. Bu yüzden 2011 / 2012 Sonbahar Kış Modası hakkında şimdiden ipuçları verebilirim size. Ama önce markadan başlayalım. Arsız Kanadalı zekası ve zarif İtalyan terziliğinin karışımı bugünün Dsquared²’ini yaratırken, alternatif lüks kavramına da hayat vermiş oldu. Yaratıcı köklerine gömülü olan seksi ve kışkırtıcı özellikler, doğal stilistik çizgilerle birleşerek şık ve sofistike giyimi geniş kitlelere taşıdı. Bu evrim kuşkusuz iş ve özel hayatını Milano ve Londra arasında, koleksiyonlarınıysa İtalya’da hayata geçiren Dean ve Dan’in evrensel ilhamıyla gerçekleşiyor. Kısaca şöyle diyelim “Kanada doğumlu, Londra’da yaşayan, Made in Italy” tasarımlar!
2011 / 2012 Sonbahar Kış Sezonu için ipuçlarına gelince… Biz, 18. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri topraklarını sömürgeleştiren öncü savaşçılardan ilham alarak koleksiyonumuzu hazırladık. Bilmedikleri bir toprakta, soğuk karlı dağları geride bırakarak ülkeyi geçen savaşçılardan bahsediyorum. Yaşam sırlarıysa dondurucu kış soğuğuyla savaşırken kat kat giysiyi üst üste giymeleriydi. Kıyafetlerinin silüetleri hareket kolaylığı sağlasın diye geniş ve rahattı. Bu hikayeden ilham aldık.
Örme detaylar ile karıştırılmış keçeler, yıkanmış deriler ve koyun yünleri… Klasik erkek giyiminden ödünç alınan streç örme kumaş ve yünler, alışılagelmişin dışında bir moda yorumuyla bisikletçi tipi pantolonlarda hayat buluyor.
İş hayatının öncü giysileri arasında bol “chinos” pantolonlar ve taşlanmış pamuklu tulumlar yer alıyor. Günlük kıyafetlerdeyse yuvarlak yaka, gazlı bez ve poplin formunda gömlekler, eskitilmiş önlük ve yelekler revaçta olacak. Önde sıfırlanan, rib yaka, yıpratılmış Henley kazaklar pantolon askılarıyla kombine edilecek. Yıpratılmış, eskitilmiş görünümü veren botlar, çizmeler de dikkat çekici aksesuarlar arasında. Özellikle koyun derisinin vintage etkisi kadife yamaların kattığı yorumlarla çok daha otantik hale gelecek.
Bunu not edin! En büyük yenilik, pantolon ve ceketler için kullanılan yün denim olacak.
Renk paletininse 2 büyük kahramanı var: Siyah ve Beyaz. İçlerine serpiştirilmiş bej, gri ve lacivert ise yardımcı oyuncular. Kısacası jakar çizgiler ve doku alternatifleriyle Dsquared² kontrolü ele alıyor.
Bu konuda çok net bir cevabım var çünkü bazı moda akımlarını görmekten gerçekten hiç hoşlanmıyorum. Özellikle tunik t-shirtler ve tulumların bir an önce tarihe karışmasını diliyorum.
Milano ve İtalya modasını bir kenara bırakalım, Türkiye’yi moda konusunda nerede görüyor sunuz?
Türkiye’nin moda konusunda yaklaşık 10 yıl öncesine göre ciddi yol aldığını gördüğümü söyleyebilirim. Özellikle pazarlama aktiviteleriyle ilgili tüketicinin daha bilinçli ve bireysel hareket ettiğini düşünüyorum. Ayrıca şimdiden bazı türk markaları, Ümit Benan’ı bunlar içinde örnek olarak sayabilirim, dünya çapında söz sahibi olma potansiyelini elde etmeye başladı. Tabii bu noktada dünyaca ünlü markalar için Türkiye pazarının sürekli daha dikkat çekici bir pazar olma halini almasının payı büyük. Moda konusunda bu ivmenin devam etmesi İstanbul moda haftasını gelecek 10 yıl içinde hatırı sayılır moda haftalarından biri yapabilir. Tabii olayın etnik, kültürel, finansal boyutları unutulmazsa…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder