Adam Milanese
BİRİ satranç ustası, diğeriyse manav… Biri tam bir kuzey beyefendisi, diğeriyse hırçın güneyli… Zıt kutuplar; işte dünya markası haline gelen “İtalyan Erkeği” masalının belki de en samimi tanımı bu!
Yaklaşık 5 senedir yaşadığım bu şehrin öyle bir sihri var ki, sevimsiz pazartesi sabahlarını bile adeta renkli bir podyuma çevirebilecek kadar stil sahibi Adam’larla dolu bir şehir. Diyorum ya biri satranç ustası, diğeriyse manavcı… Nerden çıktı şimdi bu benzetme diye merak edenleriniz olabilir; aslında her şey yakınlarda Milano’da dolaşırken gözüme çarpan iki dünyaca ünlü İtalyan moda devinin vitrinlerine göz atarken başladı. İlk öncePrada’nın o jilet gibi keskin havasını süsleyen özel satranç setinin yer aldığı vitrine kaydı gözüm. Tam da tahmin ettiğim gibiydi; zeki, asil ve biraz da kibirli beyefendileri tek bakışta kalbinden vuracak kadar iddialı, soğuk kromdan yapılmış bir arzu nesnesi bağırıyordu adeta Prada vitrininden. Kapısında bütün Milanolular otursun beklesin istemiyordu, İtalyanların deyişiyle sadece gerçek Milanese’ler, işin gerçeğiyse soylu kuzeyliler içindi bütün bu uğraş. Derken ikinci durağım Dolce&Gabbana oldu. Vitrin değil sanki pazarda tezgah açmış bir manav! Cevizlerin, fındıkların arasında ayakkabıdan, çantaya ne ararsan var. İlk bakışta basit, komik ve oldukça yerli havası yayan bu görsel düzenlemenin altında yatan mesaj aslında çok daha derindi. Dolce&Gabbana moda manifestosunu yazmadan sergilemişti hünerini. Mesaj net; moda artık sadece bir istek tetikleyici değil; su gibi, yemek gibi onsuz yapamayacağınız bir ihtiyaç! Dolce&Gabbana’nın da beklediği kibar, suskun ya da fazla terbiyeli Milanese’ler değildi tabii, zaten onların da manavla ne işi olurdu ki… Tersine hedef belli; hafif kaba saba, hafif de serseri, Akdeniz’in sıcak kanlı Sicilya erkeği, yani kuzeyin tersi, tam bir klasik güneyli.
İşte İtalyan tarihinden filmlerine kadar yıllardır dinmeyen bu iki zıt kutuptan doğan melez bir stilden söz ediyoruz. İtalyan Erkeği’ni anlamak, kimi zaman keskin kimi zaman ağdalı dokularına kapılmak, ama en önemlisi de o ruha dokunmak ancak bakmakla değil görmekle mümkün oluyor. İster vitrin olsun, ister bir kumaş ya da desen… Detaycı olmadan İtalyan da olunmuyor!
Milano Moda Haftası'nın En İtalyanı
HAZIR İtalyan Erkeği ve Dolce&Gabbana demişken; Milano Erkek Moda Haftası’nın en İtalyanı’nın hakkını yemek de olmaz. Dolce&Gabbana yıllardır hem stilinde hem de reklam kampanyalarında ortaya koyduğu ekstra güçlü İtalyan genlerini 2013 Milano Erkek Moda Haftası’na taşırken de oldukça kararlıydı. İtalyan mimarisinin resmedildiği gömlekler, ağır dantel işlemeli blazer ceketler, kısa pantolon paçaları, Vatikan ve Hristiyanlık dinini temsil eden baskılar, Akdeniz’in geleneksel kasabalı kostümlerini andıran parçalarla 2013 Milano Erkek Moda Haftası’nın en İtalyanı şüphesiz Dolce&Gabbana oldu.
Milano Moda Haftası'nın En İtalyanı
HAZIR İtalyan Erkeği ve Dolce&Gabbana demişken; Milano Erkek Moda Haftası’nın en İtalyanı’nın hakkını yemek de olmaz. Dolce&Gabbana yıllardır hem stilinde hem de reklam kampanyalarında ortaya koyduğu ekstra güçlü İtalyan genlerini 2013 Milano Erkek Moda Haftası’na taşırken de oldukça kararlıydı. İtalyan mimarisinin resmedildiği gömlekler, ağır dantel işlemeli blazer ceketler, kısa pantolon paçaları, Vatikan ve Hristiyanlık dinini temsil eden baskılar, Akdeniz’in geleneksel kasabalı kostümlerini andıran parçalarla 2013 Milano Erkek Moda Haftası’nın en İtalyanı şüphesiz Dolce&Gabbana oldu.
Kalemine (aka klavyene) hayranım İpekcim, cok iyi yazıyorsun!
YanıtlaSilMuhtesemsin cok saol canimmmm!! xxx
Sil