Hürriyet Magazin

13 Ekim 2013 Pazar

Lüksün Kusursuz Zehri, MÜCEVHER



Gilan, Elegant Feathers Kolye


Zarafet, cazibe, usta işçilik... Kadınların bu kusursuz zehrin büyüsüne kapılması bir tesadüf değil. Dünya tarihinin başlarında, insanın kendisini süslemek amacıyla deniz kabukları ve tohumlardan yarattığı ilkel parçalardan başlayan oldukça uzun bir hikaye. Ne ekonomik krizler ne de dünyadaki diğer değişiklikler; bugüne kadar hiçbiri kadınları mücevher tutkusundan vazgeçirmeye yetmedi. Oysaki eski zamanlarda mücevherler daha ziyade erkekler tarafından kullanılıyor; babadan oğula geçen bu servetler erkeklik ve gücü sembolize ediyordu. Peki ne oldu da bu güç taraf değiştirdi, merak ediyor musunuz?

Mücevherler bir zamanlar yalnız dini törenlerde ya da gizli bir topluluğa kabul edilme seremonilerinde kullanılırdı. İmparatorlukların kurulmasıyla mücevherlerle aşkın değeri biçilmeye başlandı. Bu süreç insanoğlunun metal ve taşları keşfiyle başlarken, yeni teknikleri uygulamasıyla gelişti. Metallerin en değerlisi olan altının mücevher olarak kullanılması, milattan önce 2500 yılında Sümerler tarafından gerçekleştirildi. Hemen hemen aynı dönemlerde Eski Mısır'da lapis, turkuaz, ametist ve altın kombinasyonlarından çarpıcı tasarımlar üretildi. Bizanslılar ise zümrüt, safir ve incinin işlendiği altın kolyeleriyle dikkat çekti.

Rönesans dönemine geçildiğinde parlak, sedefli ve pürüzsüz yapısıyla hayranlık uyandıran inci gerdanlıklar ve pandantifli kısa kolyeler mücevher çeşitliliğini arttırırken, statü sembolü olarak takılmaya başlandı.



Boucheron, Kolye




Boucheron, Yüzük

Chanel, Camélia Coromandel Broş



Dior, Précieuses Yüzük


Gilan, Bosphorus Blue Küpe


Dior, Précieuses Trèfle Küpe



Tanrı'nın gözyaşları, elmas.

İnsanlık tarihinden çok daha yaşlı olan elmas, keşfedildiği ilk çağlardan bu yana bizleri büyülemeye devam ediyor. Mistik inanışlara göre doğa üstü güçlere sahip bir element olarak adlandırılan elmas için Yunanlılar Tanrı'nın gözyaşları, Romalılar ise gökyüzündeki yıldızların parçaları olduklarını söylemiş. 

Hindistan, Rusya, Afrika ve Kanada gibi dünyanın çeşitli yerlerinden çıkartılan elmasların ancak çok küçük bir kısmı kesilip cilalanarak mücevher halini almakta. Kadınların hayalini süsleyen pırlantaysa aslında elmasla aynı taşı paylaşıyor. Aralarındaki tek fark, kesim ve şekilleri. 

Kraliyet simgesi, pırlanta.

Prens William'ın Kate Middleton'a evlenme teklif ederken annesi Diana'nın safir ve pırlantalarla süslü yüzüğünü armağan etmesi hangimizi duygulandırmadı ki? İngiliz Kraliyet Ailesi gibi daha nice kraliyet soyunda pırlantanın yer edinmesi şaşırtıcı değil. Öyle ki; 13. yüzyılda Fransa Kralı IX. Louis, asil olmayanların pırlanta mücevher takmasını yasaklamış, sadece kraliyet ailesinden olanların takabileceğini ilan etmişti. Evlilik tekliflerinde aşkın ve sadakatin simgesi olarak sunulan pırlanta yüzük geleneği, ancak 15. yüzyıldan sonra dünyaya yayılabildi. Aristokrasi simgesinden süslü bir mücevher modasına dönüşme süreci ise 18. yüzyıla dayandı.

Pırlantaların yüzde 95'i renksizken, ancak fantezi adı verilen ve astronomik fiyatlara değer biçilen yüzde 5'i renklidir. 19. yüzyıla kadar Paris'in tekelinde olan mücevher modası, Victorian döneminde Londra'ya yayılmış, böylece takılarda meyve motifleri, yapraklar, güller ve sarmaşıklar işlenmeye başlanmıştır. Yüzük ve daha nice tasarımın sahibi olan ünlü Cartier mücevher evi de, bu yıllarda Fransa'da ismini duyurmaya başlamıştır.



Topall, Elmas Yüzük



Gilan , Endless Love Yüzük



Osmanlı mücevherleri

Bu kadar mücevherden söz etmişken, Hürrem Sultan'ın zümrüt ve pırlantalarla süslü yüzüğüyle bir kez daha gündeme oturan saray mücevherlerini de unutmamak gerek. Osmanlı'da padişahlar için hazırlanan mücevherler kakma, çalma, oyma, savat, telkari, hasır ve mıhlama gibi bir çok farklı teknik kullanılarak hazırlanırdı. Avrupa'dan farkı ise, Avrupa mücevher geleneğinde aynı motifi tekrarlayan takımlar işlenirken, Osmanlı'da farklı motifler sergileyen çok renkli tasarımların uyum şartı gözetmeksizin bir arada kullanılmasıydı. Geçmişten günümüze iz bırakan Osmanlı takıları arasında  en çok dikkat çekenler zülüflük, enselik, saç bağı, gerdanlık, iğne, küpe, bilezik ve yüzüklerdir. 




Mücevher kullanımı

Anlaşılıyor ki; kadınların mücevhere duydukları ilgiyi ne coğrafya, ne ekonomik krizler ne de zamanın gücü değiştirmeye yetmiyor. Dünyaca ünlümücevher evlerine Hermès, Chanel ve Louis Vuitton gibi moda evlerinin mücevher koleksiyonlarının eklenmesi bile bunun bir kanıtı. Peki,mücevherlerinizi seçerken nelere dikkat etmeniz gerektiğini biliyor musunuz?

  • Mücevherler, tasarımı ve taşının kalitesine göre değişir. Renkli taşlarda ve ölçülerinde aldanma riskiniz yüksek, güvenilir yerlerden almaya dikkat edin.
  • Pırlantalarda 1 karat ve üstü için uluslararası geçerliliği olan sertifika isteyin.
  • Boynunuz uzun ise, uzun küpeleri tercih edebilirsiniz.
  • Minyon hatlara sahipseniz, büyük parçalar takmaktan kaçının.
  • Göğüsleriniz iriyse, gösterişli kolyeler daha da büyük görünmelerine neden olur. İnce ve zarif kolyeler size daha uygun.
  • Tam tersine göğüsleriniz küçük ise, birkaç kolyeyi bir arada kullanabilirsiniz.  



2 yorum:

  1. Hepsi birbirinden güzel tasarımlar. Kimisi tavus kuşunu, kimileri çiçekleri çağrıştırıyor. Çok güzel hazırlanmış bir derleme. Tebrikler, teşekkürler.....

    YanıtlaSil
  2. Guzel tasarimlar fakat bir agirlik getirdigi belli.
    Taki takmayi zaten sevmiyorum, bide boyle koca degerli seyleri takmak, dusunemiyorum bile :)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...